top of page

DOSYA KONUSU

  • dergifikrihal
  • 20 Mar 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Nis 2020

ZAFER BİZİMDİR!


Kelimelerin yetmediği bir zaferdir Çanakkale. Litrelerce kanın göl olduğu, ay ve hilal ile süslenen bayraktır. En güçlü donanmanın karşısında yemeye ekmeği dahi zor bulan ordunun zaferidir. Orduyu akıl ve zekası ile bir adım daha ileriye taşıyan Mustafa Kemal'in zaferidir. Yaş sınırı olmayan eli silah tutanların; analarını, babalarını, eşlerini, yavrularını kısacası hayatını bırakıp cepheye, peygamber ocağına koşan Onbeşlilerin zaferidir. Anasının Vatan uğruna kurban ettiği, Kınalı Hasan'ın zaferidir. İman gücü ile tek seferde ağırlığının tonlarca katı mermiyi sırtlayan Seyit Onbaşı'nın zaferidir. Kısacası bu zafer bizimdir. İçinde iman duygusu, vatan sevgisi olanların zaferidir. Üzerinden asırlar dahi geçse unutulmayacak bir destandır. Evet bir destandır Çanakkale. Mehmet Akif'in de dediği gibi; 'Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünya da eşi?' elbette yoktu. Çünkü donanmamız zayıftı. Mühimmatımız yok denecek kadar azdı. Mermimiz olmasa da süngümüz vardır. Süngümüzün olduğu yerde de elbette cesaret vardı. Çünkü karşımızda büyük devletler beşer onar gelirken biz siperlerde süngümüzü takmış bekliyorduk. Geceler günleri kovalıyordu. Mucizelerle sırlarla dolu dolu geçen bir Taarruzdu bu. Elbette kolay olmadı ama sonunda zafer bizim oldu. Ne mutlu Zafer Bizimdir diyenlere...

Tuğçe URGANCI


Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;

Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post

©2020, Fikr-i Hal Dergi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page