UHUVVETİN SESSİZ ÇIĞLIĞINDA DİRİLİŞ
- dergifikrihal
- 20 Tem 2020
- 3 dakikada okunur

Ey geçmez gençliğin telaşsız sesi
Sesinle ölümü ürkütmüş, terletmişsin
İnsan dünyaya adım attığı ilk andan itibaren içinde gerçekleşmeyi bekleyen gaye ateşi oluşur. Bize sunulan hayata ayak uydurmak için bu gayelerimizin peşinden koşarız. Parkta oynarken arkadaş bulmak, sınıfın en iyisi olmak, en yüksek derece ile okulu bitirmek, mesleğinde en bilgili kişi olmak gibi kalıplaşmış düşüncelerimiz vardır. Karakoç, ‘’Bizi yaşatan misyondur. Görevdir. Görevsiz insanda hayır yoktur. Sadece yemek, içmek, yaşamak, keyfimize bakmak için bu dünyaya gelmedik. Bu dünya hayatı bir anlıktır. Bittiği anda, sadece eseriniz ve iyilikler kalır.’’* demiştir.
Gittikçe solmaya başlayan bu kainat bizim eserlerimize, iyiliklerimize ihtiyaç duyuyor. Ve ancak içimizde henüz kıvılcımı sönmemiş bu ateşi harlarsak eserlerimizi ortaya çıkarabiliriz. Benliğimiz siyah kül taneciklerine dönüşmeden dirilmemiz gerek. İçimizdeki dirilişi başlatmamız, yaymamız, yaymamız ve yaymamız lazım gelir.
‘’Gerçek devrim, diriliştir.’’** düşüncesini savunur Karakoç. Devrim oluşturmak için kafesimizde attığımız sessiz çığlıkları, kafesin dışındaki kükremelere dönüştürmek vazifemizdir. Tek başına kükremenin can çekişmekten farkı yokken, birlik olarak kükremenin can alıcı bir farkındalığı vardır. Birlik olmanın en mütevazi yolu ise uhuvvet bilincini oluşturmak ve pek âlâ korumaktır. ‘’Bu vatanı korumak için iki yüz elli bin kişi Çanakkale’de şehit düştü. Bu insanlar aptal değillerdi. Çıkarın ne demek olduğunu biliyorlardı dedelerimiz. Ama onlar fedakâr insanlardı. Feragatkâr insanlardı. Onlar bir ideale inanmıştı. Ölürüm yine dönmem dediler. Ve dönemediler. Eğer bugünkü hudutlarımız kalmışsa ve eğer şu günkü özgürlüğü yaşıyorsak ve ezanlarımız okunuyorsa bilin ki, bunları biz o zatlara borçluyuz. Dedelerimize, babalarımıza borçluyuz. Ama bu unutuluyor.’’*** diye haykırmıştır ruh teri döken yazarımız.
Bu borcumuz öyle büyüktür ki ecdadımıza, uhuvvetin temelini sağlam atıp her bir köşeden desteklemeliyiz bu manifestoyu. Diriliş için birlik olmanın vakti yoktur fakat kabuk tutmasına dahi izin verilmeyen yaramız, Doğu Türkistan’ın acı inleyişlerini işittiğimiz zaman, şüphesiz en gerekli zamandır. "Müslümanların kendine dönüşmesi, başka bir kültüre dönüşmelerinden daha güç ama tek kurtuluş umutları olacaktır. Bu, olsa olsa, üstün, derin ve samimi bir sesin çağrısıyla başlayan köklü bir dirilişle olur."**** cümleleriyle içimizde henüz yanmakta olan ateşe ayna tutmuştur Karakoç.
İslam toplumumuzun sorunu gündelik ve kişisel değildir. Sorun köklüdür. O yüzden ‘’acil çözüm, köklü çözümdür’’ şeklinde bakmaktadır. Kalbinden rahatsız bir hastanın tedavisinde doktor, dikkatini hastanın bacağındaki bir ağrıya değil, kalbinin tedavisi üzerinde toplar. Bizim tedavimiz ise kesinlikle iman ışığı ile dirilişe kavuşan ruhlardır. Ruhlarımız diriliş ile özgürleşecek ve özgürleşen ruhlarımız sarsılmalara karşı dayanıklı dayanıklı bir hâle gelecektir. Benliğimizin sağlam ve ilerleyişçi bir fikre sahip olması en az diriliş kadar önem arz eder.
Karakoç’un bütün hayatı, davası, yazarlığı, fikir adamlığı, sanatçılığı, politika atılımı, verdiği konferanslar İslam medeniyetinin dirilişi, davası içindir. İslam’ın dirilişi yani toplumun dirilişi, insanın dirilişi, insanlığın dirilişi davasıdır. Şartlar zordur, zamanımız dardır ve sorunumuz derindir fakat içimizde sıcaklığını yitirmeyen ateş hâlâ yanmaktadıtr. Diriliş öncümüz ‘’Birgün gelecek, yine ‘’Yüce İslam Milleti’’ bilinçlenecektir. Nerelerden nerelere geldiğini öğrenecek ve onu uyandıracaktır. Buna en büyük bir inançla inanıyorum.’’***** diyerek adeta ruhumuza uyanışımızın savaş tohumlarını serpmiştir.
İçimizde filizlenmeye başlayan tohumları büyütmek için dalından koparsa kuruyup yok olacak yaprak misali diriliş düşüncemize kenetlenmeliyiz. Uhuvvet çağrımızı muştulamalı, ecdadımızın feragât ruhunu diriltmeliyiz. Dava öncülerimizin uğruna savaş verdiği bu mefkurenin küllerini harlayark bilinç ateşini yeniden tutuşturmak borcumuzdur.
İçimdeki bütün o telaşlı fikirler ile savaşmam gerekti en başta, sorgulamalar zihnimi ele geçirdi. Bazen çözüm yolu çok yakınmış gibi geldi, bazen ise asırlarca yürünecek bir yol gibi canlandı serap misali. Bu tereddütüme Karakoç ‘’Yirminci yüzyıl, insanın can havliyle erimekten, eşya ve evren içinde kaybolmaktan kurtulma çırpınışlarıyla doludur.’’****** cümleleriyle hak vermiştir.
Okumalarım boyunca ruhuma ekilen tohumları büyütürken aklımdaki tek fikir dirilişin nasıl başlayacağı ve nasıl devam edeceği oldu. Karakoç ‘’Ruhlar arasında bir savaştır. Bu savaşlarda bedenlerden, maddi vücutlardan önce ruhlar, mânevi vücutlar yani varoluşlar düşer, tutsak olur yenilgiye uğrar. Diriliş, ruhun açtığı bu sürekli savaşı sürdürme ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkma demektir.’’******* cümleleriyle gençliğin bir bireyi olarak sancı çekmem gerektiğini bana farkettirmiştir.
Bu cesaret gerektiren hareketlenmede tek seçeneğimiz, ‘’kahraman’’ olmaktır. Karakoç’a göre ‘’Kahraman, ilkin kendi iç savaşını yapmış, bunu başarmış, içinde iç zaferden bir dünya kurmuş, bu iç zaferi dışa vuran, iç dünyasının dışta tecellisini arayan üstün kişidir.’’********. İnsanın hayvanlığını medenileştirdiği kadar, medeniyeti de hayvanlaştıran bu çağda kahraman olmayı ilke edinmemi sağlayan bu dürtü şüphesiz içimde alevlenen uhuvvetin getireceğine inandığım Diriliş gücüdür. Davamız, uhuvvet bilinci ile oluşturduğumuz birliğimizi uçuruma sürüklenmek değil, uçuruma giden kardeşlerimizi kurtarmaktır.
KAYNAKÇA
*-ÇIKIŞ YOLU 3, SAYFA 125, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
**-İNSANLIĞIN DİRİLİŞİ, SAYFA 80, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
***-ÇIKIŞ YOLU 3, SAYFA 43, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
****-İSLAM’IN DİRİLİŞİ, SAYFA 59, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
*****- DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ, SAYFA 17, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
******- DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ, SAYFA 15, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
*******-DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ, SAYFA7/8, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
********-GÜNLÜK YAZILAR 1, SAYFA 18, SEZAİ KARAKOÇ, DİRİLİŞ YAYINLARI
ELİF NUR PARLAK
Comments