SEVDA SIRRI MİHRİBAN
- dergifikrihal
- 12 Nis 2020
- 2 dakikada okunur
Abdurrahim Karakoç 7 Nisan 1932 yılında Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde dünyaya gelmiştir. Daha küçük yaşlarda iken şiir yazmaya başlamış hatta birçok şiirini beğenmediği için yakmıştır. Ailesinindi şiirle ilgilenmesi onun şair ruhunu daha da etkilemiştir. Fakat asıl akıllara yer edecek şiirine konu olan sevdası ile henüz tanışmamıştı.
O gün gelmişti. Sevda gönlüne yerleşmişti, artık onun ruhunu tanımıştı. Ne yaparsa yapsın artık kalbi sadece yaşaması için değil aşkı içinde atıyordu. Sevdasını kalbine mühürlemişti artık omuzlarında bir sır vardı ve bu sır onun ömür boyu yanında olacaktı.
Mihriban… Abdurrahim KARAKOÇ ‘un ölümsüz aşkını, aşkın ne demek olduğunu bize en iyi anlatan ve düşündüren eserlerindendir. 1960 yılında yaşanan aşk hikâyesi ve kavuşamadığı aşkına yazdığı şiir belki de şu zamanda ki biz gençlere en iyi örnektir. Bir düğünde gördüğü sadece iki cümle konuştuğu ve bir daha hiç görmediği Mihriban’ı yedi sene bekledi. Ailesi her defasında bir bahane ile geri çevirdiler. Karakoç ümidini kesti "vazgeçtim’’ dedi ama unutamamıştı. Daha sonra ise sevdanın ateşini harlayıp lambada titreyen alevi üşüten Mihriban’ı kaleme almıştır. Sevdasını sırlara saklayan adını bile kimsenin bilmediği ama herkesin dilinde dolaşan Mihriban bir simgedir aslında ne adı Mihriban’dır, ne de saçları sarı ama edep sevdayı Mihriban yapıp saçlarını sarıya boyamıştır. Artık yazdıkları da anlattıkları da Mihriban’dır. Şiirlerini okuyan insanlar Mihriban’ın varlığını bilirler ama onu bir tek tanıyan vardır o da Mihriban’ı ceketinin sol cebinde taşıyan Abdurrahim Karakoç’tur.
Aklından bir türlü söküp atamadığı sevdasını 7 yıl sonra satır satır sayfalara işlemiştir.
Abdurrahim Karakoç Mihriban’a olan aşkını evlilik ile ebediyete taşımak istemişti ama Mihriban’ın nişanlı olması onun yıllar sonra bile acısını zamana bırakmasına izin vermemiş ve kaleme aldığı şiirinde;
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban
Satırlarının yer etmesinde etkili olmuştur. Karakoç bu sitemli sözleri söylese bile aslında öfkesinden büyük bir sevdası olduğunu kabul etmiştir. Bütün duygularının üstüne bir perde gibi inen sevdası onun bir ömür boyu yoldaşı olmuştur. Karakoç’un aşkı ebediyete kadar gitmiştir fakat hasret te onlara eşlik etmeyi ihmal etmemiştir. Şiirin devamında ise ruhunda tedavisi bulunmayan bu sevda hastalığı kalemine yer etmiştir.
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor
Mısralarını yazmak ile yetindi fakat Mihriban’ı yere göğe sığdıramadı sevdası kaleminin ucundan harf harf akarken biz sadece bize anlatmak istediği tarafı dinledik. Kimi zaman Mihriban bile bu aşkın karşısında duramadı ama Karakoç işte bu dizelerin başrolü idi. Bizim dinlerken bu nasıl aşk bu nasıl sevda dediğimiz kelimelerin yaşanmış halidir Mihriban . Her ne kadar onun adı bir daha anılmayacak dese de her hecesinde Mihriban’ı düşünmüş yazdıkları hep ona çıkmıştır. Her ne yaşanmış ise aklından Mihriban’ı silip atamamıştır. Her ne kadar sitem dolu cümleler ile kırgınlığını bildirse de aslında bir köşesi üzmeye kıyamamıştır. Unutursun Mihriban sadece sözdedir unutmak sanıldığı kadar kolay değildir. Fakat başka bir çaresi kalmamış ve artık aşkını ebediyete taşıma vakti gelmiştir. Abdurrahim Karakoç rabbine kavuşmuştur. Fakat sevdası asırlar dolaşmaktadır.
Belki Mihriban kim bilmiyoruz ama Abdurrahim Karakoç için Mihriban ne demek gerek türkülerle gerek şiir ile anlamaya çalıştık
Karakoç’unda dediği gibi herkesin bir Mihriban’ı vardır ve bizde ekliyoruz Mihriban’ı bulmanız ve onu kaybetmemeniz dileği ile...
Zeynep KARABACAK

Comments