top of page

MEDENİYETLER ÇATIŞMASI ve DÜNYA DÜZENİNİN YENİDEN KURULMASI

  • dergifikrihal
  • 20 Eyl 2020
  • 2 dakikada okunur

Merhabalar kıymetli okuyucularımız. Bu hafta üzerinde duracağımız kitap, Samuel Huntington’ın kaleme aldığı Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması. Samuel Huntington, 93’te Foreign Affairs dergisinde yayımladığı makalesini genişleterek 96’da yazdığı “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” kitabında o meşhur tezini ortaya atarken bu kadar çok tartışılacağını tahmin etmiş miydi bilinmez ama öngörülerinin doğrulanabilirliğini test etmek için yeterli ipuçlarını verecek kadar zaman geçmiş sayılır.

Ne diyordu Huntington?

Özetle “Yeni dünyada mücadelenin esas kaynağı öncelikle ideolojik ve ekonomik olmayacak. Beşeriyet arasındaki büyük bölünmeler ve hakim mücadele kaynağı kültürel olacak… Medeniyetlerin çatışması global politikaya hakim olacak… Medeniyetler arasındaki mücadele, modern dünyadaki mücadelenin evrimindeki nihâi safha olacak.”

“Medeniyet kimliği, gelecekte gittikçe artan bir şekilde ehemmiyet kazanacak ve dünya büyük ölçüde, belli başlı yedi veya sekiz medeniyet arasındaki etkileşimle şekillenecektir. Bunların içine, Batı, Konfüçyüs, Japon, İslâm, Hint, Slav-Ortodoks, Latin Amerika ve muhtemelen Afrika medeniyetleri giriyor… Medeniyetler birbirlerinden tarih, dil, kültür, gelenek ve en mühimi de din yoluyla farklılaşırlar.”

“Hindu bir Müslüman yazar olan M. J. Akbar’ın müşahedesinegöre, “Batı’nın bundan sonra karşılayacağı meydan okuma kesinlikle Müslümanâleminden gelecektir. Yeni bir dünya düzeni için mücadele, Mağrib’den Pakistan’akadar Müslüman milletlerin faaliyet ve tesir sahasındaki bu âlemde başlayacaktır.”

“Gelecekte dünya siyasetinin merkezi mihveri, muhtemelen, KishoreMahbubani’nin tabiriyle, “Batı ile geriye kalanlar” (the West andthe Rest)arasındaki bir mücadele ve Batılı olmayan medeniyetlerin Batılı güç ve değerlereverdiği karşılıklar olacaktır.”

Kitabında “Bu dünyada medeniyetlerdeki merkez devletler, medeniyetler içerisindeki düzenin ve diğer merkez devletlerarasında yürütülecek müzakereler yoluyla da medeniyetler arasındaki düzenin kaynakları olacaktır.” tezini savunan Huntington “Bir bölgede egemen bir devletin liderliği olmadan o bölgede barışın gerçekleşmesi veya korunması mümkün değildir.”diyor ve ekliyor “Merkez bir İslam ülkesinin olmaması İslam toplumlarının ve gayri İslami toplumların her biri açısından önemli sorunlar teşkil etmektedir.

Ve sıra geliyor Türkiye değerlendirmelerine. Huntington, Suudi Arabistan, Mısır, Türkiye, Endonezya, Pakistan ve İran’ı İslam Ülkelerinin merkez devleti olabilecek ülkeler olaraksayıp, diğer beşinin neden olamayacağını izah ettikten sonra “Türkiye, İslam’ın merkez devleti olmak için gerekli tarihe, nüfusa, orta düzey bir ekonomik gelişmişliğe, ulusal birliğe, askeri yetenek ve geleneğe sahiptir.” “Türkiye bir noktada Batı dünyasına üyelik için yalvarıp duran bir dilenci olarak oynadığı üzücü ve aşağılayıcı rolden vazgeçip Batı’nın temel İslami muhatabı ve düşmanı olarak oynadığı çok daha etkileyici ve onurlu tarihsel rolü yeniden üstlenmeye hazır hale gelebilir.” diyerek adresi gösteriyor. Bu küçük okumadan sonra, kitabın yazıldığı zamandan bu yana söylenenlerin ne kadar gerçekleştiğini görebiliyoruz.

İyi okumalar dileriz .

Rabia ZEMHERİ AKSIN

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


Yazı: Blog2_Post

©2020, Fikr-i Hal Dergi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page