İKİ YÜZLÜ MAHCUBİYET
- dergifikrihal
- 20 May 2020
- 3 dakikada okunur
Günaydın… Penceremden sızan ışık ve annemin uyan artık sözleri ile başladım güne… Saat çoktan 10.00 olmuş, gün çoktan başlamıştı.Fakat ben yine uyuya kalmıştım. O gün hastane günüydü. Bir süredir dedemin tedavisi için alternatif tıpla ilgilenen bir kliniğe gidiyorduk. Ayaklarında oluşan şiş ve ağrıya bir türlü çare bulamadık. Bir süredir bu klinikte tedavi görüyordu. Ben iyi geliyor gibi hissediyordum ya da öyle olsun istiyordum henüz ben bile karar verememiştim. Ama tek isteğim vardı o da iyi olması… Uyanıp pencereyi açtıktan sonra bir süre dedemle aramızda geçecek muhtemel diyalogu düşündüm. Yine tedavi olmak istemeyecek ve ben yine onu ikna edip götürecektim. Öyle de oldu…
Kliniğe geldiğimizde her zaman olduğu gibi hemşire bizi karşıladı ve tedavi olacağımız alana yönlendirdi. Dedem tedaviye genelde akupunktur ile başlayıp ozon tedavisi ile bitiriyordu. Dedemin tedavisinin bitmesini beklerken bazen kitap okuyor, bazen telefonumdan bir şeyler izliyordum ara sıra da yazı yazıyordum. Fakat o gün hiçbir şey yapmadan sadece camdan dışarıyı izledim dışarıdaki insanların neler yaşadıklarını veya ne düşündüklerini merak ediyordum.Bazen onların yerine koyuyordum kendimi. Benim için güzel bir deneyimdi. Ben böyle düşünedururken kaldırımın başından gelen bir çocuk takıldı gözlerime.Bir elinde siyah bir poşet, diğerinde insanlara uzattığı kâğıt mendil… Öyle ki mendil satan bir çocuktu. Bu çocuk bazen pes edecekmiş gibi boynunu büküyordu. Fakat her defasında insanları görünce kendisinde mahcubiyetle karışık bir cesaret göstererek yılmadan mendil uzatmaya devam ediyordu. Kimileri haline acıyıp mendil alırken kimileri de çocuğun suratına bile bakmadan sanki hiç görmemiş gibi devam ediyordu yoluna. Ve çocuk yine yılmadan devam ediyordu. Yine bıktığı bir vakit altmış beş, yetmiş yaşlarında bir amcayıgördü ve onun yanına gidip öncekilere yaptığı gibi ona da mendil uzattı. Fakat amca âdeta hiç çocuk olmamış gibi azarladı yavrucağı. İşte tam o an çocuk pes ediveriyordu ve kalbi kırılmış olacak ki gördüğü hiç kimseye mendil uzatmadan boynu bükük bir şekilde yürüyerek gözden kayboldu. Çocuk henüz gözden kaybolmuştu.Yaşlı adam arabasının yanına gitti ve bir şeylerin ters gittiğini ifade eder bir tavırla eliyle başına vurdu. Evet, arabasının lastiğinin havası inmişti. Biraz mahcup bir şekilde kaldırımdan geçenlerden yardım istedi fakat tıpkı o çocuğa yaptıkları gibi kimisi göz ucuyla baktı, bazıları ise görmezden geldi. Velhasıl böyle geçen bir on, on beş dakika sonra genç bir delikanlı amcaya yardım etmek istedi. Birlikte arabayı tamir ettiler. Fakat gidene kadar yaşlı adamın mahcubiyeti gözlerinden okunuyordu. Kendimi o amcanın yerine koyduğum zaman düşündüğüm tek şey o çocuğa yaptıklarının cezasını çektiğiydi.Tıpkı o çocuk gibi insanlara ihtiyaç duyduğu ve tıpkı o çocuk gibi hor görüldüğü geçti içimden. Yetmezmiş gibi sokak ortasında azarlamıştı o çocuğu. Aslında birazda hak etmişti yaşlı adam bu durumu. Belki elinde mendil yoktu yaşlı adamınama ikisinin de yüzündeki mahcubiyet aynıydı.
Sonunda Yaşlı adam da gözden uzaklaşmıştı. İkisi de artık gözden uzak bir yerlerde yaşadıklarını sorguluyorlardı. Çocuk alın teri ile para kazanmanın belki de ayıp bir şey olduğunu düşünürken yaşlı adam hatasını anlamış mıydı? Bilmiyorum bildiğim tek şey ikisi de aynı mekânı boynu bükük terk ettikleriydi.Biri hiç hak etmedi diğeri ise hak etmeyi bile hak etti. Ve bir kez daha anladım ki kimsenin hakkı kimsede kalmıyor. Er ya da geç yaşattığımız şeyleri bir bir yaşıyoruz. Ben böyle düşünceler zincirini peşi sıra kurarken, dedemin tedavisi bitmiş ve ağır adımlarla klinikten çıkmıştık. Ve yine hiç beklemediğim anda beklemediğim bir düşünce kaplamıştı içimi dakikalar sonra yüzünü bile unuttuğum insanın düşünebileceği şeyleri bir türlü aklımdan silemiyordum. Bugün dışarıdan izlediğim bir olayın ne kadar da merkezine koymuştum kendimi, çocuk gibi üzülmüş, yaşlı adam adına utanmıştım yaptıklarından. Fakat çok iyi anlamıştım gerçekten her ne eker isek ancak onu biçeriz. Ömür bahçesine kin ve nefret yerine sevgi ve merhamet ekmek dileğiyle…

ZEYNEB KARABACAK
Comments