GÖKYÜZÜBİR YORGUNLUK BAHÇESİ
- Zeyneb V. SOY
- 20 May 2021
- 1 dakikada okunur
Odamın pencere pervazına konmuş bir kuş gibiydin sen; korkmuş, endişeli ve bir o kadar da şaşkın. Elimi uzatıp sana ulaşmaya çalışmak şöyle dursun aldığım nefesi dahi geri vermeye çekiniyordum korkutur incitirim de uçup gidersin diye. Ve gitmen işten bile değildi. Çünkü sen gökyüzünün, maviliğindin. Ben ise bir mavi severdim her şeyden öte. O daracık pervaz beni sana ne kadar anlatabilir ki? Kalbimi görmelisin diyen iç sesim kısılmak üzereydi. İhtimaller savaşıydı bu! Ve sen çoktan kanat çırpmıştın bile s’onsuzluğa. Oysa…
Sana anlatacaklarım vardı. Gerçi uzun uzadıya anlatılmaz ki bazı şeyler, yaşanır. Kalbimdeki aydınlığa inat karanlık sözler söylese de dilim yine de kalbimin sözcüsüdür gözlerim. Titrek bir mum ışığında ayrılığı düşünüyorum şimdilerde. Neydi ayrılık?
Kendimizi sürekli gün batımında hissetmek mi?
Bir kalbin tüm sevgilerden vazgeçmesi mi?
Hakikatlerle göz göze gelindiğinde, içerde bir yerlerde kopan o parça mı ayrılık?
Yahut gidenin ardından dökülen su mu?
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dediği gibi mi yoksa?
“Ayrılık diye bir şey yok, bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi nerdesin?”
ZEYNEB VİLDAN SOY
Hepsi de birbirinden