GÂYE-İ HAYÂL

Sonsuz yeşil çayırların masmavi gökyüzü ile birleştiği, ayaklarını donduran buz gibi akarsuyun sesine kuşların cıvıltısının karıştığı, mis gibi çiçek, çimen kokusunu bir yudum çay ile ciğerlerine doldurduğun, etrafın güzelliğine tefekkürle bakarken elinde tuttuğun kitabın sayfalarının rüzgarla değiştiği, sırtını yasladığın koca çınarın verdiği güveni tüm benliğinde hissettiğin bir yerde olmak ne güzel olurdu ya da size burada kiminle olmak isterdin? deyip sosyal alemin en meşhur sorusunu sorayım. Yazdıklarımı okurken orayı gözünüzde canlandıracak kadar hayal gücünüz kaldıysa eğer ne mutlu size, hayal kurmaktan aciz, hayal kurmaktan korkan, başkalarının hayalini kendinin zannederek saçmalayan bir grubun bulaşıcı hastalık gibi çoğaldığı şu zamanda kendi özgün hayalini kuran azınlık çok şanslı.

Hayal edebilmek için okumak lazım ama öyle rastgele her kitabı değil, okurken sana bir şeyler öğreten, hayatına doğruları katan kitapları okumak, gerisi boşa zaman kaybı olur. Tabi birde “Okumak cahilliği alır, eşeklik baki kalır.” Gerçeği var ama insanın isterse değişebileceğine inanmak lazım.

Birde hayal avcıları var, onlar başkalarının hayallerini yakalayıp yok etmenin peşindedir, birilerinin hayalinin gerçekleşmesi korkutur onları zıddı için çalışır dururlar. Ta ki asıl niyetleri anlaşılana kadar da başarılı olurlar. Hayal avcılarına karşı koymanın da yolu okumaktan, okuduğunu anlamaktan, anladığını hayatına tatbik etmekten geçtiğini söyleyebilirim.

Bunların yanına hem bedene hem ruha iyi gelen özel görevleri de eklediğimiz zaman hayal olarak anlattığım o muhteşem, eşsiz yerde ebediyen yaşama şansımız var. yanında olmasını istediğin herkesle birlikte orada sonsuza kadar yaşamayı istemez miydin?

Sen yeter ki iste, istersen cehennemini cennete çevirme şansın var. Oturup düşünelim bu dünyada ki GÂYE-İ HAYÂLİMİZ ya da GÂYE-İ HAYATIMIZ nedir?

İNCİ PARLAK