BİR FOTOĞRAF HİKÂYESİ (Gelin Evi)
- dergifikrihal
- 20 Nis 2020
- 2 dakikada okunur
Fotoğraf anı belleğimin en büyük kısmını oluşturmuştur hep. Bu işi meslek edinmeden önce sevmiş, benimsemiştim.Okulda fotoğraf derslerinde öğrendiğimen iyişeyfotoğrafın, makinenin sadece mekanik bir aksam ile görüntülediğini yansıtmaktan ibaret olmadığıydı. Aynı mekânda aynı manzarayı aynı açı ve ekipmanla çekerken aynı kadrajları yakalayamıyor oluşumuzdan anlamıştım bunu.Çünkü dünya ne kadar süslü olursa olsun, gözün kadrajı kadarıdır insanıngördüğü. Gönlüne ve beynine sığdırdıkları ile bir kadraj oluşur gözünde.Bundandır ki herkesin kadrajı farklı fotoğraflar verir. İşte yine bu yüzden fotoğraf incelenirken sadece teknik açıdan değil, estetiğin ve duyguların fotoğrafa etkilerine bakılır ve fotoğraf buna göre yorumlanır. Her fotoğrafın bir hikâyesi olur böylelikle. Kimi dünyanın en kısa hikâyesinioluştururken kimi içinde gözyaşı, aşk sevinç gibi nice uzun zaman anlatılarının kapısını aralar. İşte bu fotoğraf da onlardan bir tanesi...
Biz bayrağımızı yalnızca millî kimliğimizi ifade ederken kullanmayız. Biz bayrağına her duyguyu yaşarken ihtiyaç duyan bir milletiz. Bizim coşkumuzun, hüznümüzün, öfkemizin, aşkımızın en güzel canlandırmasını gönderinde rüzgârla ettiği o asil dans ile bayrak anlatır çünkü.Biraz hafızanızı yoklayın,birçok yerde gönüllü olarak bayrağımızın en önde taşındığınıgörürsünüz. Düğün evlerinde; düğün konvoylarında;halk oyunları gösterilerinde;hacı karşılamalarında;sadece şehit cenazesi değil,diğer birçok cenazede... Camlarımızın, balkonlarımızın,en önemlisi göğsümüzün en güzel süsüdür Türk Bayrağı. Hiç şüphesiz bizim hayatımızda bu kadar yeri olmasının en büyük sebebi,üzerinde şehit kanı taşıyor olmasıdır.
İşte, bu fotoğraf da gelin evinden çekilmiş bir fotoğraf. 25 yıllık ömrümün 18 senesinde hayatımda varlığını sürdürmüş;bana arkadaştan, dosttan çok daha fazlası olmuştu. Şimdi ise ciğerimin köşesi, gelin oluyordu. Yeni hayatının en erken saatlerindebaba ocağındaki en duygusal anların baş fotoğrafıdır bu. Teknik anlamda birçok eksiği bulunan fotoğrafımın bana anımsattığı duygular öyle fazla ki teknik eksiklerini kapatıyor.
Neredeyse sabaha karşı uyuyup güneş henüz doğmuşken uyanmıştık. Herkesin içinde kırık bir sevinç vardı. Sevinçti, düğün eviydi çünkü.Ama kırıktı,çünkü evin biriciği nazlı gelin olup gidecekti. Oğlan evi (damat tarafına böyle denir) gelecekti. Yataklar toplanmalı, hızlı bir kahvaltı yapıp hazırlıklara başlanmalıydı. Ama işte, yürekteki sevinç kırıktı; herkesin üzerinde garip bir sakinlik, bununla çelişen bir telaş ve hepsini bir fanus gibi saran sessizlik vardı. Bu sessizliği biriciğimize gelinliğini giydirme merasimi bozdu.
Duvarlara çarpan duaları,yasinleri hafif akan gözyaşları karşılıyordu. Gelin kız bembeyaz gelinliğiyle odanın ortasında açan bir çiçek gibi duruyordu. Davul sesi uzaktan duyulmaya başlamıştı. Kuşağı bağlandı,kırmızı duvağı da yüzünü örtünce, işte, camda asılı duran bayrağın canlı kanlısı oluvermişti.Bayrak da bunu temsil için asılmıştı ya o cama. Bayrak toplumun en küçük yapıtaşı olan aileyi temsil etmiyor muydu? Oda bugün yeni kurulan ailesinin bayrağı olmuştu bembeyaz gelinliği içinde süzülürken...
Farklı duyguları bir arada yaşarken insan ne de garip hissediyormuş meğer.Bayraklı camın hemen önünde davul zurna eşliğinde halay çekiliyordu.Biz ise o camın iç tarafında gelin kızın ailesi ile vedalaşmasını gözyaşlarımız eşliğinde izliyorduk. Herkes ağlıyordu, hâlbuki herkes mutluydu.Annesi, babası, ablaları, akrabaları derken sıra bendeydi…İşte, o bayraklı camın önünde, bayrak geline sıkı sıkı sarıldım. Sadece ona değil;18 yılıma, çocukluğuma, okul sıralarımdaki maceralarıma,hayatımın büyük bir kısmına sarıldım. İnsanın hayatının dörtteüçünde bir dostun varolması olması ne büyük bir servetmiş meğer. Artık hepbirlikte dışarıda,bayraklı camın önünde bu anlamlı zamanı duası ile hayırlayan hocaya amin diyorduk. Duanın ardından davul ve zurna, gelini götürmek için çalıyordu. Bayrak gelin arabasına bindi ve yeni hayatına doğru giderken herkes aynı hızda düğün için yapması gereken işe geri döndü. Kırık sevinç, yerini sadece telaşa bırakmıştı. Camdaki bayrak ise tüm coşkusu ile dalgalanıyordu...
Rümeysa BEDİRHANOĞLU

Comments